
Riza Çolpan
Sevgili Kürd okuyucu kardeşlerim yaşadığımız bugünkü dünya toprağının üstünde binlerce ayrı ayrı dili konuşan, ayrı ayrı kültüre, tarihe sahip olan toplumlar var. Eğer tüm canlı varlıkların yaratıcısı ve ustası “Tanrı” denen üst bir güç ise, bu güç dört ayrı renkten insanoğlunu yaratmış. Bir, sarı, iki, kırmızı, üç beyaz ve dört siyah. Peki bu dört renk içinde Türkler hangi rengin toplumu? Evet, cevabı kesinlikle sarı renkli toplumların bir kolu. Yani Çin, Moğol, Japon, Kore, Mançur, Tibet, Kazak, Özbek, Kırgız, Türkmen, hatta Filipin, Malezya ve Endonezya’da bu kategori içinde. Sahiden bunların arasındaki davranış, kardeşlik ilişkileri mi? En belirgin örnek Güney ve Kuzey Kore’yi ele alabiliriz. Bunlar geçmişin bir anne babanın çocukları olmalarına rağmen, bugün iki ezeli düşman. Yani birbirlerini kardeş görmüyorlar. Afrika’daki siyahlar, Avrupa’daki beyaz ırk ve tüm İrani halklar hakeza. Mesele kırmızı ırka gelince, ne yazık ki onların bir devletleri yok ve onlar için diyeceğim bir şey de yok.
Sevgili dostlar, kardeşlik kavramı kutsal bir kavram olduğu gibi, biyolojik bir gerçekliktir. Yani bir anne ve babanın çocuklarına denilen bir ad, buna rağmen aynı anne ve babanın çocukları bile, çoğu kez kardeşlerine “Kardeş” demiyorlar. Birbirini öldüren çok kardeşler var. Osmanlı’da bu daha belirgin. Yavuz öz babasını bile öldürmüştür. Yaşadığım bu ülkede de anne ve babasını öldüren kişileri de gördük.
Sevgili canlar bunları size niçin yazıyorum, sorunun cevabına gelince Türkiye’de sayısızca Kürd ve Türk’ün bin yıllık Kürd ve Türk kardeşliğinin safsatasına gelmek istiyorum. Önce biz Kürdlerden başlayayım. Newala Çori ve Gırê Mırazan, Göbeklitepe’deki tarihe göre biz 13-15 bin yıl önce o topraklar üstünde bugüne dek yaşayan beyaz ırktan bir toplumuz. Hiçbir halkla kesinlikle kardeşliğimiz yok, ancak Perslere biraz yakın olduğumuz da bir diğer gerçeklik olmasına rağmen, ne biz onlara “Kardeş” diyoruz ve ne de onlar bize. Peki bizimle Türk’ün bin yıllık kardeşlik safsatası neyin nesi? Evet, 1071 yılından çok evvel, yani 612-640 miladi yıllar içinde halkımız barbar İslâm ordularının kılıcıyla büyük kesim İslâm dinini kabul etmek zorunda kaldı ve ardından fanatik bir İslâm’ı toplum oldu. Örneğin Selahaddin î Eyûbi ve sonrası bugüne dek. O dönemde toprağımızın güneyinde barbar çöl Arapları, doğumuzda Persler ve batı da Yunan Bizans İmparatorluğu. İşin ilginç yanı biz Yunanlarla binlerce yıldan beri komşu ve aynı beyaz renkteki toplumlardık, toplumlarız. Biz İslâm öncesi Zerdüşt ve Êzîdî iken, onlar yüzyıllar önce Hıristiyan dinini kabul etmiş, Ortodoks mezhepli bir toplum ve barbar Roma İmparatorluğunun Doğu koruyucuları ve Kürdistan halkımızı da sık sık rahatsız eden, öldüren, sömüren zorba bir devlet. 1071’de Orta Asya’nın bozkırlarından gelen Oğuz boylarından “Kınık” yani Kürdçesi kısa boylu cüce anlamında bir toplum Anadolu’ya gelince, İslâm’ı da daha önce kabullendikleri için, bizim o günkü aptal atalarımız İslâm dini için onlarla birlikte Bizans ordularına saldırdılar ve onları götürüp Konya’da devlet sahibi yaptılar, ki bazı tarihçiler bunların kesinlikle Türk olmadığını yazmaktalar. Örneğin Cemal Zöngör’ün “Türkleri Yeniden Tanımak” kitabı ve Necmeddin Yalçınkaya’nın Wikipedia’daki bir uzun makalesi. Ben de kesinlikle Selçukların Türk olmadıkları kanısındayım. Çünkü resmi dilleri Farsça idi Selçukların. Yani küçük kafalıların. Ayrıca eski tarihi süreç içerisinde herhangi üstün bir zekâya ve şeytani hislere, yine üstün fiziki güce sahip, dilini, kültürünü çok iyi bildiği diğer bir halka Kral, Şah ve Padişah da olabiliyordu. Örneğin bugün Gürcü Reco, Dünün İsmet’i, Cemal’i, Ecevit ve Özal’ı. Yani tarihte bunun örnekleri çok. Bir başka örnek, Kürd ve Perslerin tarihine bakın ve Pers filozofu Firdewsi’nin Şahnamesi’ni okuyun.
Evet, asıl meseleye geleyim, kendimi bildim bileli ve Türk’ü tanıdığım günden bugüne birçok Kürd ve Türk’ten hep bu Kürd-Türk kardeşliğinin safsatasını dinledim. Ama rahatlıkla şunu da söylemeliyim, ben 1956 yılına kadar bu Türk-Kürd kardeşlik safsatasına inanan bilinçsiz bir Kürd idim. Ama ne zaman anılarımda anlattığım gibi, İstanbul, Tophane Mumhane caddesindeki trikotaj fabrikasının müdürü bana: “Sen nerelisin, Türk müsün, Kürd müsün?” sorusuna karşılık “Efendim Türk’üm” dediğimde adam bana: “Oğlum sen iki cinsiyet taşıyorsun. Bir insan ya Türk’tür ya da Kürd ve başka bir halktan olabilir. Nerelisin? Deyince ben: “Tunceliliyim Efendim” deyince o: “Hadi siktir defol karşımda, siz Dersim’de yüzlerce Mehmetçiklerimizi öldürdünüz, sana bu fabrikada iş yok” deyince üzülerek dışarı çıktım ve o günden sonra Türk kim, Kürd kim sorunun cevabını aramaya başladım ve bu konuda okuyarak, araştırarak Türk’ün ve Kürd’ün kim olduğunu öğrenmeye başladım. Gerçeği söylemem gerekirse, mizacım gereği ben tüm insanları insan görmeme rağmen, ne yazık ki dünya insanlarının büyük kesimi bu insanı histen yoksun. Hele “Türk” denen toplum bu kutsal duygunun düşmanı ve barbar bir toplum.
Evet, bu deyiş ve kavram özellikle 1960 sonrası daha da sık sık söylenmeye başlandı. Özellikle Ahmet Türk ve benzeri sözüm-ona Kürd solcular. Örneğin dün HDP, bugün ise DEM Parti milletvekilleri ve kısmen de tabanları ve yarı Tanrı, İmralı Serokları. İlginçtir faşo Devlet Bahçeli’nin bir sahte cesti ve İmranlı Bey’in yedi maddelik direktifleri (Abdo’cu kalemşorlarından Veysi Sarısözen buna “Manifesto” diyor) ve o direktifleri halka ve basına açıklayan Qeşmer Palyaço, kesinlikle Türkmen olmayan (Çünkü Türkmen’e benzer bir fiziki yapısı yok. Kanımca hain bir Kürd ya da Ermeni ve Farıs devşirmesi) Sırrı Süreyya ve çöl Arap soylu Pervin Buldan Hanım’dan sonra Ahmet Türk’ün gülerek Bahçeli’nin elini sıktığında, yine bin yıllık Kürd-Türk kardeşliğinden dem vurması çok olumsuz bir davranış. Doğrusu ben Ahmet Bey’i başlangıçta sevmiştim. Ama künyesini okuyunca, onunda bir Abdo’dan farkı olmadığını anladım. Abdo yakalanınca korkudan bir kedi olmuş, “Aman yapmayın, beni hırpalamayın, annem de Türk, ben sizlerin yeğeniyim, yanlışlık yaptım, her türlü hizmete hazırım” demesine benzer, hergün sık sık basının karşısına çıkarken utanmadan bin yıllık Türk-Kürd kardeşliğinden dem vuruyor. Peki neden bu yalanı söylüyor? Çünkü annesinin ismi TÜRKİYE, kendisinin soy ismi de TÜRK ve bunun için de zaten Abdo’nun 15 milyona yakın Kürd’ü Türk metropollerine göndererek Türk ve Türkiyelileştirdi, herhalde Ahmet Bey de ikinci bir Abdo olarak kalan Kürdleri de Türk ve Türkiyelileştirmek sevdasında. Kuro zaten 15 milyon Kürd, Türkiyelileşmiş ve Türk olmuş, yetmez mi lo?
Evet, Ahmet Bey’in Merhum babası Hacı Sinan, (manası 30 Ekmek) bir Hamidiye kumandanın oduncusu iken, herhalde Hamidiye komutanının çocukları olmadığı için, elde ettiği tüm Ermeni malını şartlı olarak Ahmet Türk’ün babası Hacı Sinan’a bırakmış. (Tabi şartın ne olduğunu bilmiyoruz) İşte bunun için Ahmet Türk, Türk’e minnet borcunu ödemek için, bin yıllık Kürd-Türk kardeşliğinden bahsediyor. Sahiden bu iki halk arasında böyle bir bağ var mı? Bu sorum hem ona ve hem de İmralı’da Kral gibi yaşayan Abdo’ya, Pervin Buldan Hanıma ve benzerlerine. Bunlar utanmadan bin yıllık bir barbarlık tarihini kardeşlik tarihi olarak zavallı halkımıza inandırmaya çalışıyorlar. Oysa bu barbar guruh Anadolu’ya geldiği günden beri Kürd’ü öldürmeyi bir kutsal görev haline getirmiş. Açın bir tarih sayfalarını, Selçuklardan Osmanlı’ya (Türk olmamalarına rağmen) Türkiye Cumhuriyet tarihine bir bakın. Bu barbar kardeş ne kadar Kürd öldürmüş? Bunu bir Minorski’ye, gerçek bir tarihçiye sorun. (620 yıllık Osmanlı’yı bir yana bırakın) Daha dün Koçkiri, Şeyh Said, Ağrı, Zilan, Dersim, Hendek olayları. Türk-Kürd kardeşliği bu mu Ahmet? Sorarım sana sen ne zaman o lanet soy ismini değiştirirsin, onu söyle, sonra konuş.
İmranlı’daki korkağa ve sahte yarı Tanrı’ya gelince, ben şahsen onun İmralı’ya gittiği günden beri onu bir tutsak, tecritte olduğuna inanmadım ve inanmıyorum. O, orada bir Kral gibi yaşıyor. İyi gün içinde olsun, tarihçi Ayşe Hür o adanın tarihçesini yazmıştı. Cennet misali bir ada. Abdo biliyor devlet onu serbest bırakırsa aynı gün onun öldürttüğü genç Türk annelerinin sağ çocukları ve hatta bütün faşo Türkler bir günde onu linç ederek yok ederler. O, orada, yani bir cennet diyarında emniyette, niçin çıksın ki? Eğer Türkler tarafında öldürülse, onun milyonlarca bomık müridi sokaklara çıkar, devlet de onları toptan öldüremeyeceği için, çünkü zaman Koçkiri, Şeyh Said, Ağrı, Zilan ve Dersim zamanı değil, dünya bunu kabul etmez. Bunu Türk devleti çok iyi biliyor. Ayrıca birçok Kürd xulamları var. Hain fidan boylular, Karslı Memolar, Rayberler, Pirço ve Qasolar çok. Hele DEM’li beyler, hep Türkiyeli olma sevdasındalar. Evet varsa eğer insanüstü bir güç, Kürd’e yardım etsin ve akıl versin. Ahmet Türk’e de utanma duygusunu bağışlasın. Bi a Xwedê. Böylesine bir dilekle.