Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor.
O hıza ayak uydurmak oldukça zor.
Kaldı ki kimsenin gündemi yakalama, aklı selim bir şekilde yorumlama gibi bir kaygısı da yok.
Birileri tarafından belirlenen gündemi, körün fili tarif etme misali gibi, herkes kendi penceresinden yaklaşarak kendince değerlendiriyormuş gibi yapıyor.
Durum böyle olunca, haliyle gündemin hızına uygun olarak insanların tutum ve davranışları da günübirlik bir biçimde renk değiştiriyor.
Dün doğru olarak bilinen, bugün yanlış olabiliyor.
Dün haram ya da günah olarak tanımlanan, bugün helal ya da sevap olarak tanımlanabiliyor.
Dünün düşmanları dost, dostları da bir an da düşmana dönüşebiliyor.
Olayları ya da söylemleri çok yönlü olarak sorgulama gibi bir alışkanlık yok…
Toplumsal hafıza hak getire…
Toplum dinsel ve siyasal tarikatlara bölünmüş.
Bir türlü birey olmayı beceremeyen insanlar, birer mürit olarak şeyhlerinin peşinden sürükleniyorlar.
Her mürit mensubu olduğu tarikatının hak…
Şeyhinin işaret ettiği yolun doğru…
Söylediği her sözün kutsal olduğunu peşinen kabul ederek hareket ediyor.
Herhangi bir tarikata bağlı olmayan…
Birey olma bilinciyle düşünebilen…
Yaşananları aklı ve bilgi birikimiyle değerlendirebilen bir marjinal kesim olsa da, kimsenin onları dinleme ya da anlamaya çalışma gibi bir dertleri yok.
Aksine onlar, akli melekelerinin farkında olmayan müritler tarafından yolunu şaşırmış… Bir baltaya sap olmayı becerememiş…
Kayde ve kural tanımayan…
Disipline gelmeyen…
Havanda su döven tipler olarak tanımlanıp, taşlanıyorlar.
Hak ve hukuku…
Adaleti…
Her türlü sorunu çözebilme becerisini şeyhlerinin uhdesinde görenlerin çoğunlukta olduğu bir topluma ne demokrasi uğrar ne de hak ve hukuk dayalı bir uzlaşı kültürü olur.
Çünkü demokrasi, kendilerini birey olarak tanımlayan…
Özgür iradeleriyle hareket eden…
Toplumsal yaşamla ilgili tercihlerini bu doğrultuda yapan insanların çoğunluk olduğu toplumlara özgü bir rejimdir.
Peki Türkiye’de birey olabilmeyi becermiş…
Yaşama ve yaşananlara özgür iradesiyle yaklaşan…
Kendilerinden farklı olan Kürtlerle empati kurabilen kaç Türk var?
Kürtlere gelince…
Karşımıza çıkan tablo daha iç karartıcı.
Türkiye’den farklı olarak, kerameti kendinde menkul, yerin ve de göğün tek sahibi olan bir şeyh…
Ona ölümüne tapan koskoca bir topluluk…
Dolayısıyla bu tekil yapının dışında kalanların da adeta havanda su döverek çıkardıkları aykırı ses ise, bir sinek vızıltısı babında.
O da ne şeyhin ne de müritlerin umurunda…
07.06.2025