
Fırat Aras
Birinci Hayırlı Cuma, bundan yirmi 27 yıl önce, 10 Nisan 1998’de yaşandı. IRA ile İngiltere arasında yaklaşık 30 yıl süren ve 3500 kişinin yaşamına mal olan çatışmaların son bulması için 10 Nisan 1998’de Belfast’da bir anlaşması imzalandı.
İRA’nın silahlara veda ettiği bu anlaşma tarihe “Good Friday- Hayırlı Cuma” olarak geçti.
27 yıl sonra yine bir Cuma günü bu kez PKK, Türk devletine karşı sürdürdüğü 41 yılık silahlı mücadelesi sonucunda silahlara veda ederek, örgütsel varlığına son veriyor.
Doğuracağı sonuçlar ne olursa olsun, PKK’nin silah bıraktığı bugün de tarihe ikinci bir “Hayırlı Cuma” olarak geçecek gibi görünüyor.
Silahlara veda sürecinin ilk adımı olarak kendilerini, „Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak tanımlayan ve başlarında Besê Hozat’ın bulunduğu grup bugün Süleymaniye Bölgesinde düzenlenen bir törenle silahlarını yaktılar.
Grubun silah yakma görüntüsünü televizyon ekranlarında izledim. Türkçe ve Kürtçe olarak yaptıkları açıklamayı da her iki dilde okudum.
Açıklamada, Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine kendi özgür iradeleriyle silah bıraktıklarını söylediler. Silahlarını bırakırken ve de silahsız olarak geri dönerlerken, yüzlerindeki hüzün ekranlara yansısa da, yapmış oldukları açıklamayı esas almak gerekir…
PKK’nin silah bırakma ve kendini fes etme kararıyla ilgili olarak en net açıklamayı yapan da zaten örgütün lideri olan Abdullah Öcalan.
Öcalan, 19 Haziran’da hazırlanan ya da kayıt altına alınan ve 9 Temmuz’da görüntülü ve sesli olarak yayınlanan açıklamada diyor ki, “PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir.”
Doğru ya da yanlış, Öcalan’ın bu tespiti ve bu tespite uygun olarak attığı ve bugün örgütüne attırdığı adım, çeyrek asır gecikmeli de olsa birbiriyle uyumlu.
Tek eksiği çeyrek asır gecikmeli olarak atılmış olması.
Çünkü PKK bugün ulus devlet kurma amacından vazgeçmedi.
Öcalan Türkiye’ye teslim edilirken, devlet kurma fikrinden vazgeçtiğini, tek hedeflerinin Cumhuriyeti demokratikleştirmek olacağını defalarca ilan etti.
Örgütü olan PKK onun yeni söylem ve hedeflerine uygun olarak kendini yeniden şekillendirdi.
Hatta Hatip Dicle, Öcalan’dan aldığı feyz ile daha ileri giderek, “Biz Bağımsız Devlet kurma fikrini çöp sepetine atık” şeklinde açıklamada bulundu. Öcalan’ın Kürt toplumunu çöplüğe benzetmesini 25 yıl önceden görebilme kerametine sahip olarak…
Buna rağmen doğuracağı sonuçlardan bağımsız olarak atılan bugünkü adımı gecikmeli de olsa, doğru buluyor ve Kürtlerin Hayırlı Cuması olarak adlandırıyorum.
Abdullah Öcalan ve PKK çeyrek asır önce ulus devlet fikrinden vazgeçtiklerinde, bu kararı alıp hayata geçirmiş olsalardı, bugünden daha hayırlı iş yapmış olurlardı.
Nasıl mı?
Mesela, Kürdistan’da Hendek Savaşı olarak adlandırılan bir süreç yaşanmaz, binlerce genç o hendeklerde can vermez, onlarca ilçe harabeye dönmezdi…
Türk devleti PKK’nin silahlı varlığını gerekçe gösterip Güney Kürdistan’a bu denli yerleşmezdi…
PKK karşıtı Kürtler bile ‘bölücü ve terör’ propagandası yapmaktan dolayı gözaltına alınsalar da, PKK’li olarak yargılanmazlardı…
Rojava’nın birçok bölgesi gibi Afrin işgal edilmez, oradaki zeytin ağaçları köklerinden sökülüp Türkiye’ye taşınmazdı.
Kim bilir belki de düne kadar Kürdistan’da, bugün de Türkiye metropollerinde uygulanan kayyım sistemi bu kadar kolay uygulanamazdı.
Düne kadar, devlet kurma fikrinden vazgeçtiği için PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırması gerektiğini haykıran Kürtlere karşı PKK‘liler silahlı mücadeleyi savunma durumunda kalmaz…
Bugün de Öcalan’ın talimatına uygun olarak PKK’lilerin silahlara veda etme sevinçlerine karşı, PKK’li olmayan Kürtler, “PKK niye veya ne karşılığında silah bırakıyor” diye siyasi hayatlarının çelişkisini yaşamazlardı.
Sonuç olarak Türklerle Kürtlerin kardeşçe, eşit ve adil bir ortam da ortak bir yaşam kuracaklarına inanmıyorum.
Çünkü Türkler, Kürtlerin asgari düzeydeki kollektif haklarını dahi kabul etmeye hala hazır değiller.
Dolayısıyla Kürtlerin ulusal kimliklerinden kaynaklı hak mücadelesi bundan sonra da şu veya bu şekilde devam edecek…
Silahın yer almadığı bir yöntemle verilecek bir mücadelenin kazanımları gecikmeli olsa bile, verecekleri bedel daha hafif olacaktır.
11.07.2025