
Bedirxan Epözdemir
Tatvan’da son birkaç aydır, cereyan eden olaylar olur-olmaz toplumda bir karamsarlık, endişe ve bir moral bozukluğu yaratmaktadır.
Bu nedenle olayların temel nedenlerine inmeden bilimsel verilerden yoksun, duygusal yanı ağır basan, değerlendirmelerle bu karamsarlığın ve çöküntünün önünü kesmek uzun vadede mümkün görülmemektedir.
Unutulmasın; eleştiri ve önermeler bir bütünsellik arz eder. İş olsun diye eleştirmek, önerisiz yaklaşımlar çözümsüzlüktür.
Yahut her şeyi feodal yapıya bağlamak, yerel yönetimleri ve siyaseti pir û pak göstermek büyük bir yanılgıdır.
Elbette ki olayların önüne almak için sarfedilen çabaları küçümsemiyorum.
Ama seçilen yol ve yöntem oldukça yetersiz. Hastalığı teşhis etmeden, reçeteler yazmak, hastayı iyileştirmez, beraberinde kangrenleşmeyi getirir.
Eğer bir kentte fuhuş, tefecilik, şiddet, kavga ve kriminal olaylar üst sınır yapmışsa bunları hatır gönülle çözmek olası değildir.
Eğer yönetenler ve yönetilenler arasında güçlü bir diyalog yoksa, STK’lar sivil özelliklerini yitirip resmî ideolojinin emir komutasına girmişse, siyaset dar ideolojik yapısını aşamıyor her şeye kendi bakış açısıyla yaklaşıyorsa çözüm üretmek mümkün değildir.
Temel sorunların çözümü bilimsel çalışmalarla olur. Bu memleketin Üniversiteleri, hukukçuları, hekimleri, toplum mühendisleri var. Herkes üzerine düşeni bir bütünsellik içinde yaparsa olayları önlemek kolaylaşır.
Bu işin olmazsa olmazı; toplumsal eğitim ve ortak bir uzlaşı kültürü yaratmada geçer. Hoşgörü ve toleransın tohumunu atmak bütün kurum ve kuruluşların ortak sorumluluğudur.
Tatvan’ı kriminal olayların ötesinde, yaşanılan bir kent, barış huzur ve kardeşliğin kenti yapmak, siyasetler üstü bir sorundur.
Bu nedenle kentimizin sorunlarını köktenci ve sosyolojik bir bakış açısıyla, korkusuz ve bir cerrahın ustalığı ile masaya yatırmadığımız sürece çözüm üretmek olası değildir.
Tatvan’ın sosyo-ekonomik sorunlarını Türkiye‘nin, hele-hele coğrafyamızın acılı kaderinde soyutlayarak çözümler aramak olası değildir.
Elbette ki bu doğrunun yanında her kentte olduğu gibi Tatvan’ın da kendisine özgün sorunları vardır.
Gelin hep beraber en geniş tabanlı katılım, bilimsel donelerin ışığında, yöneten ve yönetilenlerle beraber kompleksiz elimizi taşın altına koyalım.
Yukarıda belirttiğim gibi, yürütülen çabaları asla küçümsemiyorum. Aksine bu çabalara büyük değer biçiyorum.
Onun için evet, ama yetmez diyorum.
Yağmur duasına çıkar gibi sorunlar çözülmüyor maalesef.
Bir süre önce medya kanalıyla, kapımızı çalan tehlikeyi görmüş, görüşleri ne olursa olsun, bütün siyasi partilere, STK’lara, aydınlara, kanaat önderlerine ve değerli medyamıza acil bir çağrıda bulunmuştum;
Gelin, hep beraber, Tatvan’ın temel sorunları için, bir “Demokrasi platformu “kuralım. Amasız ve fakatsız herkes içinde yer alsın.
Acılı coğrafyamızda bunun gibi sorunlara muhatap ve çözüm üreten sayısız örnekleri var.
Çoğunlukla da bu işin başını STK’ları ve TSO’ları çekiyor.
Bu çağrımı bugün de yineliyorum.
Halen de vakit geçmiş değil. Gelin herkesin kendini ifade edebildiği en geniş tabanlı bir “Demokrasi Platformu “ile Tatvan’ımızı taçlandıralım.
Bu vesileyle, Tatvan’ın değerli insanlarını sağduyulu olmaya davet ediyorum.
Barış, güven ve huzurlu bir kent için ayrılıklarımızı bir tarafa koyup, ortak noktalarda hareket edersek, çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur.
Bu muştuların özlemiyle.