
Soyadım Türkiye
Biyolojik olarak genlerin çeşitli özelliklerine göre anne ve babadan aktarım oranları değişkenlik göstermekle birlikte, kimi genler daha çok anneden kimileri ise babadan çocuğa geçer.
Tarihsel ve dinsel olarak soyu anne ya da baba ya bağlama anlayışı olsa da bu, var olan gerçeği tam olarak yansıtmıyor.
Mesela Padişahlık, Krallık gibi yönetimlerde soy babaya dayandırıldığı için, ölen padişah ya da kral yerine oğlu ya da kızı geçerdi.
Yahudilikte açık olmakla birlikte, diğer dinlerde de soy anneye dayandırılır.
Ancak Yahudi bir anneden doğan bir çocuk Yahudi olarak adlandırılabilir.
Diğer dinlerde de ölen kişiler defnedildikten sonra telkinleri anne üzerinden verilir, ki bu da babanın gerçek baba olmayabileceği ihtimaline dayanıyor.
Selocan’ın soyadına gelince, elbette kimin çocuğu olduğu, soyunun kime ya da kimlere dayandığını en iyi bilen kendisidir.
Bu konuda ihtiyaç duyduğu açıklamayı, 9 yıldan beri yattığı cezaevinden kendi özgür iradesiyle yapmıştır, ki buna kimsenin de itiraz etmemesi, hatta şaşırmaması da gerekir.
Selocan, İsrail – İran çatışması nedeniyle yapmış olduğu, „Hamaset değil, cesaret zamanıdır“ başlıklı açıklamasında şöyle diyor;
„(…) Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir ve beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne’den Hakkari’ye kadar 86 milyonluk bir halk ordusuna dönüşeceğiz; ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız (…)
Madem soyadımız Türkiye’dir, o halde herkesi soyadımız etrafında birleşmeye ve bunun için sorumluluk almaya davet ediyorum.“
Kürtler, Selahattin için lakab olarak „Silho“ ya da „Selo“ kısaltmaları kullanırlar.
Ama Türkçe’ye olan hayranlıkları nedeniyle kendisine lakap olarak Silho ya da Selo yerine Selocan’ı seçen kelli felli Kürtler, bu son açıklamayla küçük dillerini yutmuşçasına şaşırdıklarını belirtiyorlar.
Oysa bu açıklamada şaşılacak bir durum da yok.
Daha önceki açıklamalarıyla gayet uyumlu ve her biri bir öncekini tamamlıyor.
Mesela 14.11.2013 yılında Paris’te katıldığı bir panelde, yaptığı konuşmayı neden Türkçe yaptığı şeklinde gelen bir soruya karşılık olarak; „17 yaşında Kürt olduğumu öğrendim. 17 yaşıma kadar ailem Türkiye’deki baskılardan, faşizmden dolayı Kürt olduğumuzu sakladı. Konuşmamı tabi ki Kürtçe yapabilmeyi çok isterdim“ diyor.
Yine 7 Haziran seçimleri sonrası yaptığı ilk açıklamada Selocan, „HDP Türkiye’dir, Türkiye HDP’tir“ diyordu.
Hakeza 20.07.2022 tarihinde Halk TV’nin sorularına cevap olarak gönderdiği açıklamasında ‚Türkiye açılımı‘ çıkışına ilişkin olarak, “Gerçekten inandığımız şeyi daha somut ve cesurca gösterebilmeliyiz. Örneğin, Çanakkale Şehitliği’ni ziyaret ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim“ diyor.
Örnekleri çoğaltmakla konuyu uzatmaya gerek yok.
Demem o ki, ey kelli felli Kürtler, yeni mi anladınız, Selocan’ın içindeki Türk ve Türkiye aşkını?
Milyonlarca oy alan bir partinin Eş genel başkanıyken, „Kürt olduğumu 17 yaşımda öğrendim“ deyince, alkıştan elleriniz çatlıyordu…
„HDP Türkiye, Türkiye HDP’tir“ deyince halkların kardeşliği adına kendinizden geçip „Selocan“ diye tempo tutuyordunuz…
„Cezaevinden çıkacağım gün Çanakkale Şehitliğini ziyaret etmek istiyorum“ derken, maymun taklidini yapıyordunuz.
Yeni soy adına uygun olarak sizleri de 86 milyonluk halk ordusunun bir neferi olarak görüp, sizlere sefer görev emrini tebliğ ettiği için, şimdi kıvırıp yan çiziyorsunuz.
Sizi gidi köftehorlar…
Hani hepiniz birer “Selocan”dınız…
Bu açıklamasıyla birlikte size sefer görev emri yerine, milletvekilli, belediye başkanlığı, hatta belediye meclis üyeliği ya da muhtar aday adaylığı teklifinde bulunmuş olsaydı, yine bu kadar şaşırır mıydınız?
Adam kendi içinde tutarlı…
Hazırlıklı olun, bu açıklamanın devamı da gelecek.
Mesela yeni soy adının ispatı olarak yarın, “benim de anam Türk’tür“ derse, yine şaşıracak mısınız?
18.06.2025