
İbrahim Aksoy
Tekrar ediyorum; Osmanlı’nın Türkmen ile hiçbir alakası yoktur. Osmanlı Afgan kökenlidir. Osmanlı Türkmenlerden nefret ederdi. Osmanlı Sarayında, bir Türkmen hizmetçi bile olmamıştır.
Birinci Dünya Savaşı 29 Ekim 1914’de başladı, 30 Ekim 1918 Tarihinde, yani 4 yıl 1 gün sonra, Osmanlı koşulsuz teslim oldu, savaş bitti ve hazırlanan Mondros Ateşkes antlaşmasının altına imzasını attı. Bu antlaşmaya göre, dünyada Osmanlı diye bir devlet yoktur. İşgal edilmemiş Misakı Mili sınırlarını, İngiliz General Harington başkanlığında, biri de Yunan gemisi olmak üzere, 11 gemi ve içinde korumalarıyla İstanbul’a geldi, Sultan Ahdettin de İstanbul’u, Müttefik güçlere teslim etti. O günden sonra, Misakı Milli sınırlarını 4 yıl 10 ay 23 gün Müttefik güçler yönetiyordu. Yunanlılar da yöneticilerin içerisinde. Anadolu’nun bütün Valileri, İngiliz, Fransız ve İtalyan subaylardan oluşuyordu.
Birinci dünya savaşında, hiçbir Osmanlı Paşası Cephede ölmemiştir. Sıkıştı mı kaçıp İstanbul’a geliyordu. Sultan Vahdettin de cephe kaçkını Paşaları yakalayıp, Yedikule Zindanlarına atıyordu. Mustafa Kemal; Filistin cephesindeki görevini bıraktı, 10 Kasım 1918 Tarihinde İstanbul’a geldi. Burada 6 ay sonra, Sarayın özel gemisi Bandırma’ya zindandaki 19 Paşa arkadaşıyla birlikte biniyor, ver elini Samsun. Tam 6 ay 8 gün sonra 27 Aralık 1919 Tarihinde Ankara’ya geliyorlar, Demiryolları misafirhanesine yerleşiyorlar.
Burada hemen Cumhuriyeti kurma çalışmalarına başlıyor. Misakı Milli Başkanı İngiliz General Harington da zindandaki diğer Paşaları da peyder pey, Ankara’ya Mustafa Kemal’e gönderiyor. Yani; Ankara çalışmaları, Misakı Milli Başkanı General Harington’un gözetiminde yapılıyor. Mart 1921’de 1917 Tarihinde Trabzon Cumhuriyetini kuran, Gerilla komutanı Topal Osman başkanlığında gerillaları getiriyor, başına arkadaşı Nurettin Paşayı görevlendiriyor, silahlarını da Lenin veriyor, Koçkiri Alevi-Kürt katliamını yapıyor. Bu katliamda, Anadolu’nun yöneticisi Harington’un da Sultan Vahdettin’in de haberi yoktu, değil mi?
İki gün önce, Türkler; 23 Ağustos-13 Eylül 1921 de 22 gün süren, Sakarya Meydan Muharebesini kutladılar, anlattılar ve yazdılar. Sakarya savaşında Türk tarafı 5.713 (277 Subay, 5.436 er) şehit, 18.430 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp ve firar. Yunanlılar 3.758 ölü, 18.955 yarlı ve 354 kayıp. Sakarya savaşında Ankara’nın toplam 195.000 kişiden oluşan bir ordusu vardı, Türk bilim adamları, tarihçiler ve siyasetçiler, böyle anlattı ve yazdılar.
Behey utanmazlar; siz bu uydurma tarihi, çocuklarınıza anlatırken, hiç utanmıyor musunuz? Hani siz kırık dökük, pusulası bozuk bir gemi ile İstanbul’dan gizlice çıkmıştınız? Ankara’ya geldiniz gizlice Cumhuriyet’i kurma çalışmalarını başlattınız. Sakarya savaşında 195.000 kişiden oluşan bir ordunuz varmış. Peki; siz 20 ay içerisinde, bu büyük orduyu nasıl oluşturdunuz? Silahlarını nasıl temin ettiniz? Askerleriniz nerede yatıp kalkıyorlardı? Nerede eğitim görüyorlardı? Yiyeceğini, giyeceğini nasıl temin ediyordunuz? Yeteri kadar Doktorunuz ve ilacınız var mıydı? Ayrıca siz bunları, Sultan Vahdettin’den ve Anadolu yöneticisi, İngiliz General Harington’dan gizli yapıyordunuz? İnsan uydurma tarih anlatarak, kahraman olmaz, sadece yalancı olur.
1914 Tarihinde Osmanlı ve Almanların kazandığı, Çanakkale Savaşını da, 1921’de 7 yıl sonra, kazandığınızı iddia ettiğiniz, Sakarya Savaşını da Kurtuluş Savaşı olarak kutluyorsunuz. Acaba bunun hangisi doğru?
Yalan ile abat olan, ahırı berbat olur. Dikkat edin de berbat olmayasınız.
Ağustos 2025