Her kulağa küpe olması gereken bir söz.
Bir Atasözü…
Türkçe olduğuna göre, Türklere ait olmalı.
Her atasözü gibi, bu sözün doğruluğundan da kuşku duyulamaz.
Çünkü yaşanan tecrübelerle sınanıp doğrulukları ispatlanan sözler, atasözü olma özelliğini kazanırlar.
Bu sözdeki kudurmuş kelimesi, „kudurmak“ fiillinden, alışmış kelimesi ise „alışmak“ fiilinden türemiş bir sıfatlardır.
Kudurmuş olmak, nadiren…
Alışmış olmak ise sıkça yaşanan bir durumdur.
Mesela Kuduz hastalığına yakalanan kişi kudurur, farkın varmadan ya da bilmeden kendisine ve de çevresine zarar verir.
Ya da kişi yaşamış ya da yaşamakta olduğu bir travmadan dolayı cinnet geçirerek, yine kendisine ve çevresine zarar verir, ki bunlar da toplumda nadiren karşılaşılan ve menfi sonuçlar doğuran durumlardır.
Alışkanlık ise herkeste görülen, her gün ya da her an tekrarlanabilen, iyi ve kötü alışkanlıklar olarak iki yönlü sonuç doğurabilen bir davranış biçimdir.
„Alışmış kudurmuştan beterdir“ cümlesindeki alışkanlıktan kasıt, kötü sonuç doğuran alışkanlıktır.
Mesele herkesin bildiği hatta günübirlik yaşamında sıklıkla tekrarladığı alışkanlıklar…
Sigara içmek…
Aşırı alkol kullanmak…
Küfürlü konuşmak…
Yalan söylemek…
Fırsatını bulunca hırsızlık yapmak gibi…
Sigara ve alkol kullanma genellikle gençlik yıllarında bir merakla başlar, ömür boyu süren alışkanlığa dönüşür…
Küfürlü konuşmak, yalan söylemek, hırsızlık yapmak gibi alışkanlıklar da kişinin ailesinden ya da toplumsal çevreden edindiği alışkanlıklardır.
Bu ve bunlara benzer alışkanlıklara sahip olanlar, yaptıklarıyla hayatlarının her anında hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verirler.
Sigara içenler, sigaranın kansere yol açacağını bilmelerine rağmen, sigara içme alışkanlığından vazgeçmezler.
Hakeza yalan söylemenin, hırsızlık yapmanın kötü şeyler olduğunu bilmelerine rağmen, bile bile sürdürmeye devam ederler.
Bilim, insanları düşünen hayvan olarak tanımlar.
Çünkü insanlar akıllarıyla…
Hayvanlar ise duyularıyla hareket ederler.
Aklın devre dışı kaldığı durumlarda, insanlar da tıpkı hayvanlar gibi duyularıyla hareket etmeye, yaşamaya başlarlar…
Düşünmeye, araştırmaya ihtiyaç duymadan, edindikleri alışkanlıklarla kendilerine göre bir değer yargısı oluşturur ve ona göre kimi alışkanlıklarını gizli, kimilerini de „dil alışkanlığı“ ya da „çevreden görüp öğrendiklerimiz“ deyip, yaşamları boyunca sürdürürler.
Aileden ya da çevreden edinilen bu ve benzeri alışkanlıklar, sakat bir eğitimle de beslenince, süreçle toplumda kabul gören bir değere dönüşürler.
Günümüz Türkiye’sinde rüşvet almayan devlet memurunun ya da devlet malını çalıp çırpmayan etkili ve yetkililerin enayi tanımlanması gibi…
Ayrıca „kudurmuş olmak“ sıkça tekrarlanabilen bir durum olmadığı gibi, kuduranın tedavi edilmesi de her zaman imkan dahilindedir…
Dolayısıyla kudurmuş olanın verdiği zarar bir zaman dilimiyle sınırlıdır.
Alışmış olan verdiği zarar ise bir yaşam boyu, tekrarlanarak devam eder…
O nedenle her türlü alışkanlıktan vazgeçmeyi becerebilmek, bir erdemliliktir.
05.05.2025