
Firat Aras
Sahi hatırlayan var mı?
Bir zamanlar Güney Kürdistan’da parlamento seçimleri yapılmıştı…
Seçim sonrası parlamento toplanacak…
Yeni bir hükümet kurulacaktı.
Hatta Kuzeyli kimi Kürtlerin beklentisi olarak kurulacak hükümet, Güneyli Kürtlerin bile unuttuğu bağımsızlık referandumu sonucunda ortaya çıkan karara dayanarak, gecikmiş olan bağımsızlık kararını ilan edecekti.
Seçimlerin üzerinden tamı tamına bir yıl geçti.
Bu süre içerisinde ne parlamento toplandı…
Ne de yeni bir hükümet kuruldu.
Eski hükümet, başbakan ve bakanlarıyla hala iş başında.
Bakanların ne tür bir iş yaptıkları bilinmese de, başbakan her gün farklı bir devletin Erbil’deki konsolosunu ya da konsolosluk görevlisini makamında kabul ederek, bol bol poz veriyor.
Bilindiği gibi Güney Kürdistan bağımsız bir devlet değil.
Ancak 33 yıldan beri parlamenter bir sistemle yönetilen ve resmi olarak tanınan federal bir yönetime sahip.
Tıpkı bağımsız bir devlette olduğu gibi orada da başkan ve parlamentoyu oluşturan üyeler halkın oylarıyla yapılan seçimlerle belirleniyorlar.
Hatta kurumsal anlamda bağımsız devletlerden daha fazla kurumlara sahip.
Her devlet bir milli ordu ve milli istihbarat kurumuna sahip iken, Güney Kürdistan Federe Bölgesi her biri hükümeti oluşturan partilere bağlı olmak üzere iki ordu ile iki istihbarat kurumuna sahiptir.
Her iki ordu ile istihbarat kurumları güçlerini birleştirmeme ve sorumluluk alanlarına müdahale etmeme dışında çok başarılı işler yapıyorlar.
Hakeza demokrasilerde yönetimi seçim yoluyla tecelli eden halk iradesi belirler.
Güney Kürdistan’da aynı kural geçerlidir, ancak bir farkla…
Genellikle her ülkede seçimle 4 ya da 5 yılda bir yapılır.
Ülke ya da Güney Kürdistan gibi bölgesel yönetimi üstlenen kişiler, 4 ya da 5 yılda bir halkın oylarıyla seçilirler.
Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra, yeni vekillerden oluşan parlamento toplanır ve belirlenen belli bir süre zarfında da yeni bir hükümet kurulur.
Söz konusu süre, her ülkenin kendi koşullarına göre değişmekle birlikte, bu 45 ile 90 arasında değişmektedir.
Bu süre zarfında oluşan yeni parlamentodan bir hükümet çıkmadığı takdire, herhangi bir yönetim boşluğunun oluşmaması için tekrar seçime gidilir.
Güney Kürdistan’ın farkı da tam bu noktada karşımıza çıkıyor.
Çünkü Güney Kürdistan’da seçim yapılır ama seçim sonrasında yeni bir hükümetin kurulması için herhangi bir zaman sınırlaması da yok.
Hani derler ya, ‘acele işe şeytan karışır…’
İşin içine şeytan girip ortalığı bulandırmasın diye acele de etmiyorlar.
Uzun uzadıya istişarede bulunuyorlar…
İkna ve karşılıklı güveni pekiştirmek için çaba sarf ediyorlar.
Zaten demokrasi de karşılıklı istişareye dayanmıyor mu?
Federe yönetimimiz yeni olsa da köklü bir geleneğe dayanıyor.
Dolayısıyla bünyesinde uyguladığı demokratik işleyiş de haliyle daha doğal ve pratik olmak zorunda.
Somut durum da zaten bunu gösteriyor.
Bağımsız bir devlet olmamasına rağmen, demokrasinin temelleri o kadar güçlü atılmış ki, seçimler yapılmasa ya da yapıldıktan sonra yeni hükümet kurulmasa bir sıkıntı olmaz.
Örnek mi?
Bir yıl önce yapılan seçim ve seçim sonuçları…
Aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen, parlamento hala toplanamadığı için yeni seçilen vekiller görev başı yapmamalarına rağmen herhangi bir şikâyette bulunmuyorlar…
Haliyle yeni bir hükümet kurulmadığı için hala görevlerine devam eden başbakan ve bakanlar da işler aksamasın diye, gece gündüz demeden fedakârca çalışmalarını sürdürüyorlar.
Bu fedakârlık sonucudur ki, ne bir kaos ne de yönetimde bir boşluğu oluşuyor.
Keşke bu deneyimlerini kendilerine her seferinde kucak açıp iyilik yapan Macron’a aktarsalar da, o Fransa’nın sahip olduğu küresel gücü zırt pırt bozulup kurulan hükümetlerle harcamasa…
06.10.2025