
Fırat Aras
Yıllar önce şu an adını hatırlayamadığım bir Kürt dergisinde okumuştum.
Yetmişli yılların sonu…
Turan Güneş Türkiye Dışişleri Bakanı.
Mahmud Baksi bir İsveç gazetesinde çalışan bir Kürt gazeteci.
Turan Güneş’in bakan olarak gittiği İsveç’te Mahmud Baksi onunla bir söyleşi yapar. Söyleşi sonrası Kürt sorunun çözümü konusunda sohbet ederlerken, Turan Güneş’in söylediklerini “Türk Dışişleri Bakanının resmi olmayan görüşleri” olarak daha sonra bir Kürt dergisinde yayınlar.
Mahmud Baksi’nin aktarımına göre Turan Güneş’in söyledikleri yaklaşık olarak şöyledir:
“Türkiye’de Kürt sorununun çözüm ihtimali üç yolla mümkün olabilir.
Bunlardan biri, Türkiye’de gerçekleşebilecek bir sosyalist bir devrimle…
Diğeri, Kürtlerin silahlanıp, Türk devletine karşı savaşmalarıyla…
Bir diğeri de, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle…
Ancak, bu üç yol da kapalıdır.
Nüfusunun %95 Müslüman olan Türkiye’de sosyalist devrim olmaz…
Kürtler silahlansalar da, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türk ordusunu yenemezler…
Türkiye, batılı anlamda demokratik bir ülke olamaz…
Dolayısıyla Kürt sorunu da kolay kolay çözülemez…”
Turan Güneş’in bu söylediklerinin üzerinden 45 yıldan uzun bir süre geçti.
İlk iki yöntemin çözüm olmadığı ispatlandı, geriye sonuncusu kaldı, ki o da yaşanan 40 yıllık silahlı mücadelenin sonlandırılmasıyla denenmeye çalışılıyor.
Gerçekten de 60 ve 70’li yıllarda Kürtler Türk solu içinde yer alarak sosyalizm mücadelesi veriyor ve yapılacak sosyalist devrimden sonra Kürtlerin de kendi kaderlerini özgürce tayin edeceklerine inanıyorlardı.
Neyse ki Kürtler kısa sürede bu yanlıştan dönerek, Türk solcularından kopup kendi örgütlerini kurdular.
Kurulan partilerden biri olan PKK silahlı mücadele yöntemini öne çıkararak tamı tamına 40 yıl boyunca Türk devletine karşı savaştı.
Ancak 40 yılın sonunda, 12 Haziran 2025 tarihinde yapılan bir açıklamayla PKK kendini de fes ederek silahlı mücadeleyi sonlandırdı.
Öcalan’ın bugün yayınlanan ve örgütüne yönelik, “Silahın değil, siyasetin gücüne inanıyorum, sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” başlıklı çağrısı ve iki gün sonra ilk grubun silah bırakmasıyla birlikte, Türk tarafının “Terörsüz Türkiye”, Kürt tarafının ise “Demokratik Çözüm” dediği süreç pratikte de başlamış olacak.
Türkiye şu an demokratik bir ülke olma özelliklerinden çok uzakta. Dolayısıyla bu durum Turan Güneş’in söylediklerini doğrular nitelikte.
Çünkü bir taraftan devleti kuran partinin yöneticileri, belediye başkanları, gazeteciler tutuklanırken…
Muhalefetin söylem ve eylemlerini haberleştiren gazete ve televizyonlar kapatılıp susturulurken, Kürtlerle olan alışverişin demokratik bir çerçeveye dayandığını söylemek yanıltıcı olur.
Hiç kuşkusuz Kürt sorununun çözümü Türkiye’yi demokratikleştirir, Türkiye’nin demokratikleşmesi de Kürt sorununun çözümünün yolunu açar.
Ancak tıpkı yumurta tavuk meselesi gibi, hangisinin önce gerçekleşeceğini kesin olarak kestirmek zor olsa da, her şeye rağmen başlayan bu yeni süreçle Kürt sorununa çözüm olabilecek adımların atılmasıyla Türkiye’nin de demokratikleşebileceği ihtimali daha yüksek gibi görünüyor…
Sorunun kangrenleşmesinde en büyük paya sahip olan CHP’ye yönelik antidemokratik uygulamalara rağmen…
09.07.2025