
Riza Çolpan
Sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim, benim terki-vatan dönemim 14 Nisan 1951 yılıdır. İlk Adana, daha sonra İstanbul, üç yıl askerlik ve 22 Aralık 1962 Kıbrıs, 28 Şubat 1965 oradan tekrar İstanbul’a dönüş, ardından yani 16 Ekim 1966’da Almanya yolculuk hikâyem ve en son 19 Ocak 1970 günü düşman ülkesi İstanbul’u terk etmem, yönümü dünyanın Güney Kutbu, Avustralya Kıtasına çevirmem ve 21 Ocak 1970 günü kendimi dünyanın en güzel Kenti Sydney’de bulmam. 1975’te de bu ülkenin vatandaşlığına geçtim ve aynı yılda Avustralya İşçi Partisi üyeliğine geçerek tüm seçim dönemlerde görev aldım, 2008’de de emekli oldum, parti üyeliğine de son verdim. Tabii komünist parti üyeliğine de. Yani bu iki partiye de üye idim. Kısacası 55 yıldır ki bu son derece demokratik, cennet misali Kent’te yaşıyor, ölüme giden son günlerimi sayıyor, ana-vatanım cennet misali Kürdistan’ımın hasretini çekmekteyim.
Sevgili canlar, defalarca yazdım, ben dünyanın dört kıtasını dolaştım, ki bu imkânı bana bağışlayan kuşkusuz bu son derece demokratik ülke Avustralya oldu. Avustralya gerçekten son derece demokratik bir ülke. Bu ülkenin Başbakanı ile basit bir işçinin halk arasında bir farkı yok. Örneğin halktan biri oturduğu yerde ülkesinin Başbakanını gördüğünde ayağa kalkmaz. Bu bir saygısızlık sayılmaz, kimse de Başbakan önünde kalmayan kişiyi suçlamaz. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yok; çünkü halk bir Başbakan’ı kendisi için çalışan biri olarak görür. (Tabii ücret, yani maaş hariç) Başbakan hiçbir korumayla gezmez. Resmi iş ve görüş dışında özel şoförü yok. Buranın Başbakan’ı görevi dışında köpeğini alarak tek başına onu gezdirir, halkla buluştuğu birçok yere köpeğiyle gider. Örneğin 3 Mayıs (bu ayın) Parlamento seçimini ezici bir çoğunlukla kazanan İşçi Partinin bugünkü Başbakan’ı Anthony Albannese, böylesine bir kişidir. Hiç unutmam, o yıllar önce üniversiteyi yeni bitirmiş, İşçi Parti Bakanı merhum Tom Üren ofisinde staj gördüğünde beni tanımış, birçok isteğime, örneğin bu ülkeye kaçak gelen Kürd kardeşlerime oturma izni almaları için, onları Bakan Tom Üren’e götürdüğümde yardımcı olmuş, onlarca kişinin oturma izni almalarına yardımcı olmuştu, ki o bugün bu ülkenin Başbakanı ve her gün beyaz küçük köpeğiyle korumasız gezen bir insan. İşte gerçek demokrasi budur.
Bir diğer gerçeklik.
Bu ülkede herhangi bir Avustralyalı kişi isterse sokakta Kral’a, Kraliçe’ye küfür edebilir ve hatta haşa huzura İsa’ya “Piç” annesine de “Faişe” diyebilir ve hiç kimse de ona karşı çıkmaz, gülerek, “Bu adam deli, çıldırmış kişi” diyebiliyorlar. Oysa İslâm ülkelerinde bırak Muhammed ve Kur’an’ı hatta bir Kral’ı eleştirmek ölümle eş-değerdir. Bunun bir somut örneğini Türkiye’de görebilirsiniz. Bu ülkede Kürd kasabı, faşist, zorba, Hitler hocası Mistê Kor’u, Kur’an, Muhammed, Başbakan, Bakan, Devlet Başkanı elleştirilmez. Eleştirenin sonu ölüm, işkence ve hapistir. Örneğin alın size Gürcü asıllı Recep Tayyip Erdoğan. Siyaset uzmanı olmayan Selahaddin Demirtaş fikirlerinden dolayı ve ayrıca da ona: “Seni Reisicumhur yaptırmayacağız” dediği için sekiz yıldan fazla bir zamandan beri hapistedir. Yobazların Tanrısı korusun, ya o Muhammed ve Kur’an’ı eleştirseydi ne olurdu?
Evet sevgili canlar, bu anlayış tüm İslâm ülkelerinde egemen. Bu ülkelerde Tanrı, İslâm Peygamberi, diğer üç Halife, bugünkü Krallar, Melikler, Başbakan, Reisicumhurlar eleştirilmez. Hele biz Kürdlerde hiç elleştirilmez. Bu konuda biz bütün İslâm toplumları içinde şampiyonuz. Bırakın Allah, Peygamber ve üç Halifeyi, bir Abdo’cunun yanında Abdo’yu eleştirmek ölümle eş değerdir. Bu bêhış bomık toplum Abdo’nun “Hayır” deyişine, “Öyle değil, siz anlamıyorsunuz, o “Evet” diyor, diyebiliyorlar. Yani adam “Ben yaratan Tanrı’yım” dese, (ki defalarca “Ben yarı Tanrı’yım demiş) kuşkusuz bu mürit toplum “Doğru, sen yarı Tanrı değil, tam gerçek Tanrı’sın” diyebilir kanaatindeyim; çok yazık. Doğrusu bu konu beni çok üzmektedir. Çünkü bu tarihi halk, bu bomıklığı kabul etmemesi gerekirdi, ama ne yazık ki bu ihanet mimari adamı milyonlarca Kürd onu Tanrı gibi sevmekte, onun her ihanet davranışını alkışlamakta, ona Tanrı gibi tapmaktalar. Yine çok yazık, “Gerçek Tanrı bu bomık, şaşkın, müritleşmiş topluma akıl versin” demekten başka ne diyeceğimi bilemiyorum.
Evet, bu konulara burada son verirken, ikinci konu Avustralya hakkında bazı kısa bilgiler konusuna geleyim. Zira Avustralya sistemi hakkında yukarıda kısa da olsa değindim. Burada ise bu ülkenin coğrafyasının kaç kilometre, nüfusunun kaç milyon olduğunu, hangi tarihte İngiliz Emperyalizmin buraya gediğini ve kaç Eyaletten oluştuğuna değinmek istiyorum.
İngiliz devletinin çapulcu, katil, gangster, soysuz hırsızlar sürüsü Avustralya kıtasını 1770 yılında işgal ederler. Bu mesele uzun bir hikâye. Yüzölçümü 8.617 930 kilometre karedir. Bu ülkenin tüm ortası tropikal, insan yaşamının olmadığı yerlerdir. Bu kıta dünyamızın en büyük adasıdır. İnsan yaşamı tüm bu adanın denize yakın yerlerindedir. Yani bu ülkenin altı Eyaleti bu Kıta adanın etrafındadırlar. Bu Kıta, dünyada en çok hayvan yetiştiren, zengin maddelere sahip, geniş bir tarım ülkesidir. Sistem olarak Federal bir sistemle idare edilir. Yani 6 eyaletten oluşur.
Eyaletler şunlar: New South Wels. Yani Sydney, Brisbane, Adelaide, Perth, Hobart, Melbourne. Her Eyaletin parlamentosu, senatosu, Başbakanı ve ayrı ayrı yasaları var. Hatta trafik kural ve yasaları bile farklı. Nüfusu 26 milyonun üstünde. Asgari ücret haftada 915 dolar 90 sent. Tabii haftada 2 bin dolar alan işçilerde bir hayli. Ayrıca Avustralya dünyanın en büyük göçmen toplumlarının olduğu, çok kültürlü bir ülkedir de. Sadece Sydney Eyaletinde 300’e yakın değişik halklardan etnik toplumlar yaşar, ki bunlardan biri de biz Kürdleriz. Avustralya genelinde 40 bine yakın Kürd yaşar. Devlet radyosu 74 dilden yayın yapar, ki 1985’ten bugüne dek, haftada iki saat da Kürd dili programı var. Bu ülkede sayıca en fazla olan halklar şunlar. Birincisi Avustralyalılar yüzde 37,13. Yani işgal sonrası bugüne dek. Ayrıca yüzde 31-65’i İngiliz, yüzde 9-08’i İrlanda, yüzde 7,56’sı İskoç, yüzde 4,29’u İtalyan, yüzde 4,09’u Alman, yüzde 3,37’si Çin, yüzde 1,84’ü Yunan. Ayrıca İspanyol, Yugoslavya, Vietnam, Kamboçya, değişik Arap ülkelerinde Araplar, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Bangladeş’ten bir hayli nüfus var bu ülkede. Türk denen gruba da 150 bin denilir.
Evet, Avustralya 1901’de Federal sisteme geçer. O günden bugüne kadar bu ülkeyi tam 36 Başbakan yönetmiş, son 37’incisi de bugünkü Anthony Albanese’dir. Ayrıca bu ülke Genel Vali ile yönetilen bir ülke. Yani Genel Vali uygun gördüğü her hükümeti değiştirme yetkisine sahip. İstediği zaman parlamentoyu feshedebilir ve yeni bir hükümeti de işbaşına getirme yetkisi var, ama bu Avustralya tarihinde ender bir olay. Vali sadece bir sembol. Çünkü o da son derece demokratik bir kültüre sahip. Kral ve Kraliçe hakeza.
Evet, son verirken, İbrahim Halil Baran’ın deyişiyle siz okuyuculara “Hoşça kalın, dostça kalın, Kürd kalın, Kürdistan’ı kalın, inandığınız Tanrınıza emanet olun” diyor, her türlü uğraşınızdan başarılar dilerim.
Not: Anılarımda Avustralya hakkında geniş bilgiler var, isteyen Doz Yayınlarından “Coğrafyasını Arayan Irmak, Acı ve Yaşam’ı” temin edebilir.