
Riza Çolpan
Sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim, bir insan ilk annesinin karnında ve iki bacağı arasında çıktığı zaman hayvandan da daha hayvan, sadece acıktığında ağlamasını bilir, gözleri dahi kırk gün her şeyi normal görmez. Oysa örneğin bir kuzu, oğlak, ya da dana annesinin karnında, ayıp yerinden çıktıktan ve yere düştüğünde, Kürdçe “Pızdan” Türkçesi “Döl eşi” dediğimiz sıvı şeyi annesi onun vücudunun üstünde yalayarak yırtar ve yedikten sonra yavru yavaş yavaş ayağa kalkmaya çalışır, yarım saat içerisinde dört ayak üstüne kalkar ve annesinin memesine doğru başını uzatır ve memeyi ağzına alarak emmeye başlar. Eğer o an bir kurdu görse annesiyle birlikte kaçmaya çalışır. Ama insanoğlu böyle değil. Yeni doğan bebek ancak bir yıl sonra (belki de daha fazla) yavaş yavaş iki ayak üstüne çıkarak yürümeye başlar. Ayak üstüne çıkmanın nedeni de anne, baba, varsa kardeşlerini ayak üstünde gördüğü için, iki ayak üstüne çıkma gayreti başlar. Eğer onları hayvan gibi dört ayak üstünde görse, tıpkı onlar gibi yürümeye çalışır. Kısacası insanın gerçeği budur. Yürümeyi, konuşmayı, örf ve adetleri, dini inancını her kişi önce anne ve babasından öğrenir, yaşadığı toplum içinde de şeklini alır. Eğer anne ve babası, tüm kardeşleri ve içinde yaşadığı toplum af buyurun bir eşeğe “Deve” veya “Fil” derse, o genç insan da deve ve file “Eşek” der. Bunun tersi, yine anne, baba, kardeş ve içinde yaşadığı toplum doğada olan her şeye doğru ad verirse o kişide o doğruyu öğrenir. Yine eğer “insan” denen varlık “her insan, tüm dünya insanlarını, tüm canlı varlıkları sevmeli, kesmeyi, öldürmeyi kesinlikle öğrenmemeli” der ve bunu bir yaşam biçimi, eğitimin olmazsa olmaz kuralı olarak her insana öğretirse, hiç kimse bir başkasını düşman görüp öldürmez. Örneğin karanlık bir gecede biri benim amcamı öldürmüş, öldürenin de “Memê Hamê Bijî” adlı biri olduğunu bize söylemişlerdi. Ben her yıl bazen birkaç kez onların yaşadığı mezra kısmında geçerken Tanrı’dan bana bir silah vermesini, o silah ile Memê Hamê Bijî’nın bütün fertlerini öldürmeyi istiyordum. Peki kim beni o aileye düşman etmişti? Kuşkusuz anne, baba ve tüm ailemizin bireyleri. Oysa merhum Memê Hamê Bijî’nın amcamın öldürülmesiyle kesinlikle ilgisi yoktu, ancak bize söylenen buydu, bizde o yalana inanmıştık. Peki bu doğru bir insanı inanç ve davranış mıydı? Elbette hayır; ama biz buna inanmıştık. İlginç yanı da bize yalan söyleyen, bizi başkasına düşman eden anne, baba, kardeş ve tüm akrabalar. Bu anlayış her toplum için de geçerlidir. Neden bugün tüm Türk toplumu Kürd’e, Yunan, Rus ve Ermeni’ye, hatta bütün dünyaya düşman? Çünkü bu anlayış ve öğreti, her Türk çocuğu önce anne ve babasından, ardından içinde yaşadığı Türk toplumundan ve daha sonra da ilk okuldan üniversiteye kadar böylesine bir anlayış ve eğitimle eğitilir. Bizim Kürd toplumu da böylesine bomık bir toplumdur. Yani Türk halkı bir bêbavi, bir diktatör zalimi kendine Tanrı yapıyor, ona Mekke misali bir Anıtkabir inşa ediyorsa, Kürdler neden bunu yapmasın. Boşuna dememişler “üzüm, üzüme bakarak rengini değiştirir”. İşte bizim bomık toplumun bir kesimi de bu rengini Türk’ten almış. Abdo bunlar için bir Peygamber, hatta ve hatta Tanrı mertebesinde bir kişiliktir, ki yüze yakın bomık kişi, bu adam için kendini yaktı. Yani bu dünya tarihinde hiç olmamış bir davranış ve bir bomıklıktır. Kısacası bu konuda dünya şampiyonu biz Kürdleriz, çok yazık.
Sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim bunu size neden anlatmaya çalışıyorum? Çünkü biz bir bütün tam birer insani kâmil olmamışız. Annemiz, babamız bize insanı doğrularını anlatmamışlar. Yalana, bize “doğru” demişler. Örneğin dini konulardaki bütün hurafe yalanlar, bize “bunlar doğrudur” dedikleri için, biz de inanmışız. Örneğin Arap Muhammed’in bir gecede yedi kat gök yüzüne çıkıp, Allah ile sohbet edip döndüğüne inanan bugün iki milyara yakın bomık insan var. Yine kendi köyümde bütün köyün fertleri, ataları olan üç kişiye “keramet sahipleri” der, onlar adına dua ve bedduaları bol bol idi. Peki denilen kerametler neymiş? Sözüm ona biri, “Bir bardak zehir içmiş, beş dakika sonra o zehri el tırnakları altında damla damla içilen bardağa damlatarak bardağı doldurmuş. Bir diğeri kuru bir ağacı yeşertmiş; üçüncüsü iki vahşi kurdu koca davar sürüsüne bekçi, çoban yapmış” diyorlardı bütün köylü, hatta tüm Dersim, Bingöl, Erzincan, Erzurum, Sivas, Elâzığ Alevi müritler bu yalana kayıtsız ve şartsız inanıyorlardı, kanımca bugün de inanan bomıklar var. Ama nedense bu bomık müritler içinde biri çıkıp da “yahu peki bu üç keramet sahipleri kendilerine bir ev yaparken, evin en yakınında neden kendilerine, eşlerine, gelen misafirlerine bir avdesthane yapmadılar?” dememiş ve sormayı da günah saymışlar. İşte bomıklaştırılan toplumlar böylesine topluluklardır. Kanımca koca dünyamızın en yoğun bomık toplumu da hiç kuşkusuz bizim Kürd toplumudur. Bu toplum atalarının nasıl İslamlaştırıldığının bilincinden yoksun bir toplum. Bu toplum yüzbinlerce atalarını barbarca öldürten kişi ve kişilere Tanrı’ya tapar gibi tapmaktalar. Bu toplum bin yıldan beri ülkelerine canavarcasına gelen, ana yurtlarını işgal eden, son yüzyıl içinde de yine yüzbinlerce anne, baba, kardeşlerini, hatta anne karnındaki bebekleri süngü ucuna takıp parçalayan topluma “Bin yıllık kardeş” bile diyebiliyor. Bu bomık toplum, kim dost, kim düşman bilincinden yoksun bir toplumdur. Bu toplum son yüzyıl içinde düşmanın ona ne yaptığının farkında bile değildir. Bu bomık toplumun sevgi hissi normal değil, anormaldir. Severken okşamayan, ısıran bir toplumdur. Bu toplum kediye “Kaplan” tilkiye “Aslan” korkağa “Cengâver ve Rüstemê Zal” diyen bir toplumdur.
Canlar, bunları neden size yazıyorum? İnanın bunları size yazarken kendimden bile utanıyorum. Çünkü ben de bu bomık toplumun bir bireyiyim. Bazı Kürd kişiler beni yazar ve şair de sayar. Keşke ne Kürd olaydım ne de şair ve yazar, bir bilmez cahil, af buyurun eşeğin biri….
Sevgili canlar, bir Kürd atasözü var, şöyle: “33 kilamên Hirçê hene, hemû jî li ser hêrmîyê ne”. Düşman diline çevirirsek “Ayı’nın 33 türküsü var, hepsi de armut üzerine dir”. Benimki de bu misal. Çoğu kez hep gündeminde bu konu, bu bomık toplumun tavır ve hareketi, mazlum halkıma verdiği zarar içindir
Peki kimdir bu bomık toplum?
Kuşkusuz Abdocu sekter, şartlanmış, Kürd halkının kutsal davasına zarar veren yüzbinlerce bir bomık kitlesi. Özellikle de son elli yılda “Bağımsız Birleşik Kürdistan şiarıyla ortaya çıkan bu Abdocu müritler. Bu mürit topluluk tam 41 yıl önce Kürdistan’ın kurtuluşu için, sözüm ona düşmana karşı silahlı savaşa başlarken, düşmanla savaşmadı. İlk önce “iç düşman” dedi ve silahı ondan önce Kürdistan’ın kurtuluşu için ortaya çıkan örgütlere çevirerek binlerce beyin insanımızı yok etti. Yetmedi, küçük aşiret bireylerini, büyük aşiret bireyleriyle çatıştırarak binlerce insanımızın ölümüne sebep oldu. Ardında 14 Ağustos 1984’de Eruh da yine sözüm ona Türk düşman gücüne karşı savaşa başladı. Tabi bu organizeli savaş da karşılıklı bir Türk devlet çıkarı içindi. Düşman bunları bu savaşa sürüklerken, Kürdistan’ı imansızlaştırmak için, bunlara karşı fakir, yoksul Kürd’e büyük maaş karşılığı silah vererek bunlardan Hamidiye Alayları misali Köy koruyuculuğu kurumunu oluşturdu. Yani Kürd’ü, Kürd’e kırma politikası. Bu hainane ve barbar bir politika sonucu Kürd, Kürd’e kan kusturttu, iki tarafta binlerce insan, kadınlar, kızlar, bebekler, üniversiteli gençler katledildi ve iki ateş arasında kalan Kürd köylüsü köyünü, binlerce yıllık vatanını, dilini, kültürünü bırakarak düşman metropollerine giderek, asimilasyon çarkının önünde sıra beklemeye başladı. Bu haince hazırlanan plan gereği beş bin köy boşaltıldı, koca bir coğrafya tarumar oldu, yüz binin üzerinde dinamik Kürd gençleri şehit düştü, ki bunlardan başka zalim devletin asker ettiği Kürd gencini Kürd gencine karşı savaşta binlercesini yok etti. Ayrıca bu hain plan gereği üçlü “BİRAKUJΔ başladı ve binlerce Gerilla ve Pêşmerge şehit edildi, gün oldu devran döndü bugüne gelindi, ancak ne bir karış Kuzey Kürdistan toprağı özgürleşti ve ne de küçücük bir köy ya da mezra; ama bomıklar buna “Zafer” ve “Serkeftin” dediler, diyorlar. Wey ax li serê min.
Evet, canlar gerçek bu. Bu namert planın organizatörü Türk devleti ve onun uşağı Abdo’nun kendisidir. Bu namert, planlanmış bir senaryo ile Kenya’dan getirilip İmralı adasındaki köşküne konunca, mahkemede nasıl davrandığını, nasıl ifade verdiği, bütün dünya Alem gördü ve duydu, fakat koca bir bomık kitle bunu ne duydu ve ne de gördü. Aksine onu Kürd halkının lideri ve kurtarıcısı olarak bildi ve bilmeye de devam etti; Ulusal Kurtuluş Davamızı da ona bağladı. Hatta bu bomık toplum son gelişmeler ışığında, yani Faşo Bahçeli’nin beyanatından sonra, İmralı’ya giden MİT mensupları tarafında ve Derin Devletin talimatıyla hazırlanan sekiz maddelik bir teslimiyet ve ihanet mektubuna “Asrın manifestosu” dedi ve demeye de devam ediyor.
Sevgili canlar, inanın bu bomık toplum, dört Nisan günü, sözüm ona Abdo’nun doğum gününü kutlamak için konvoy halinde onun doğduğu Amara köyüne giderek, tıpkı faşist Türkler misali Kabeleri Anıtkabir’e gider gibi giderek kerpiç damını öperek, o tezek kokan toprağı teberik gibi yiyerek, kimisi de muska için cebine koyarak, ağlayıp sızlayarak “Rojbûyîna Serok, nîv Xwedê, pêyxambere gelê Kürd pîroz be” dediler. Oysa onun doğum günü kesinlikle 4 Nisan 1949 değildi ve değildir. Onun doğuş yılı 1947 ve günü beli değil, ancak dayılarının devleti onu nüfusa kaydederken 4 Nisan, 1949 yazmışlar. İlginç ve ilginç olduğu kadar da bu bomıklar o eve giderlerken onun için ve yüksek ses ile ona: “Orta-Doğu’nun doğuşu” hatta kardeşi bomık Mehmet “Dünyanın doğuş günü” bile diyebiliyor. Kısacası, kanaatim o ki, her aklı başında Kürd, benim gibi bu bomık toplumdan utanç duymaktadır. İnanın, inanmadığım halde, fakat eğer varsa insanüstü bir güç “bu bomık topluma biraz akıl versin” diyor ve bizi bu utanç verici durumdan kurtarsın diyorum. İki Kürdçe dörtlükle yazıya son vereyim. Yine uzattım herhalde bağışlayın.
Kerên me pirin
Dikin zirr e zirr
Îblîsek rabû
Hiş di Kurd da bir
Got ez im Xwedê
Ez im Pêyxamber
Bawer kir boman
Bomên weki ker
Not:
Ola ki bu son yazım olacak. Çünkü kanıma kanser sıçradı, ölüm yakın galiba. Zira her yaşamın sonu ölümdür.
Bimînin di xweşîyê da.